Wednesday, October 10, 2007



Güney Azerbaycan Türklerinin Sosyo-Kültürel Faaliyetleri


֚ET
Bu makalede İran ve Güney Azerbaycan Türklerinin özellikle 20. yy’da, yani Türkçenin İran’da yasak olduğu bir dönemde kimliklerini tanıma ve koruma yolundaki faaliyetleri; İran’da Türkçe basın-yayın hayatı ve Türk aydınlarının karşılaştıkları sorunlar ele alınmaktadır. Bu çalısmada ayrıca İranlı Türklerin son yıllarda Azerbaycan Türkçesiyle neşrettikleri 30’dan fazla dergi hakkında bilgi verilirken Türk dili, edebiyati ve tarihi konusunda onlarca eserin yayımlanması ile ilgili geniş değerlendirmeler yapılmıştır.


Anahtar Kelimeler : İran Türkleri, kimlik meselesi, Türkoloji, basın-yayın hayatı, Varlık dergisi.
Güney Azerbaycan Türklerinin Sosyo-Kültürel Faaliyetleri
Dr. Bilgehan A. GÖKDAĞ - M. Rıza HEYET

Güney Azerbaycan, tarihî coğrafya açısından günümüz İran’ının kuzeybatısı ve batısındaki Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Erdebil, Zencan ve Hemedan eyaletlerinden oluşurken, etnik bakımdan İran’ın başkenti Tahran’a kadar kesintisiz olarak uzanan büyük bir coğrafyayı kapsamaktadır. Güney Azerbaycan coğrafyası dışında özellikle de Fars eyaletinde yaşayan Kaşkay ve Eynallu Türkleri de lehçe özellikleri açısından Azerbaycan Türkleri ile birlikte araştırılırlar.
Türkler’in İran’a ne zaman geldikleri ve Azerbaycan’ın ne zaman Türkleştiği konusunda fikir birliği bulunmamaktadır. M. T. Zehtabi yazdığı “İran Türkleri’nin Eski Tarihi” ve “İslâm’a Kadar İran Türkleri’nin Dili ve Edebiyatı” adlı eserlerinde İran’ın en eski zamanlardan beri Türk yurdu olduğunu ve Elam, Manna, Med, Part vb. Türk devletleri kurduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, “Elam dili o dönemdeki genel Türk dilinin İran’da yaşayan Türkler’in yerel, esas, önemli ve hâkim lehçesi olmuştur”.1 Bu görüş, bilimsellikten daha çok Türkler’i İran’da yabancı ve işgalci bir unsur olarak göstermeye çalışan Fars tarihçilerine cevap ve tepki niteliği taşımaktadır. C. Heyet, Türkler’in İslâmiyet’ten once de İran’da mevcut olduklarına değinerek, Türkler’in kitle hâlinde İslâmiyet’ten sonra yâni Selçuklular ve ondan sonraki dönemlerde İran’a geldiklerini ve orada büyük devletler kurarak 1920’ye kadar bin yıl boyunca ülkeyi yönettiklerini ileri sürmektedir. Ona göre, Kuzey Azerbaycan 7. yüzyılda Güney Azerbaycan ise 11. yüzyılda tamamen Türk yurdu hâline gelmiştir.2
Güney Azerbaycan Türkleri’nin nüfusu ile ilgili kesin bir rakam verilmemektedir. Verilen rakamlarda İran’ın Türk nüfusu en az 20 milyon, en çok 35 milyon olarak gösterilmektedir. İran’daki Türkler’in nüfusu 25 milyon3, 20 milyon4, 25 milyon5, 34 milyon6 olarak birbirinden farklı şekilde verilmektedir. Dünya Bankası Ülke Profilleri veri tabanına göre 66,1 milyonluk İran nüfusunun %42’sini Türkler oluşturmakta olup, bu oran da yaklaşık 25 milyonluk bir Türk nüfusunu göstermektedir.7 İran’da Azerbaycan Türkleri’nin yanı sıra Halaç (Tahran ve Merkezi Eyaletleri), Türkmen (Horasan ve Gülistan Eyaletleri), Sungur (Kirmanşah Eyaleti), Horasan (Horasan Eyaleti) ve Feriden Türkleri (İsfahan Eyaleti) de yaşamaktadırlar.
Güney Azerbaycan Türkleri arasında bazı millî hareketlerin vuku bulduğunu görmekteyiz. Rusya’da 1905 ihtilalinden sonra Azerbaycan’da özgürlük ve millî hükümet kurma fikirleri kuvvetlenmiş ve bu gibi fikirlerin yarattığı hareketler İran’da Meşrutiyet inkılabına sebep olmuştur. Meşrutiyet tarihinin de gösterdiği gibi, İran’da Meşrutiyet inkılabı hem düşünce hem de hayata geçirilmesi bakımından en çok Azerbaycanlı yazar, şair ve hürriyetçilerine borçludur.8 O dönemde, Settar Han önderliğinde Tebriz merkez olmak üzere başlayan özgürlük hareketi başarıyla ilerlemiş, 1907’den itibaren Rus-İngiliz anlaşmaları karşısında sıkıntıyla karşılaşmıştır. Rıza Han döneminde etnoslara uygulanan asimilasyon politikası İran’da millî hareketlerin biçimlenmesine yol açmıştır. 1920’de Muhammed Hıyabanî önderliğinde kurulan Azadistan devleti bu biçimlenmenin en açık örneğidir. 1945’te Seyid Cafer Pişeveri önderliğinde kurulan Azerbaycan Özerk Hükümeti, Tahran yönetiminin kanlı müdâhalesi sonucu bir yıl sonunda yıkılmasına rağmen onun taraftarları düşüncelerini devam ettirdiler. 1945-1946 yılları arasında Pişeveri önderliğindeki Azerbaycan Özerk Hükümeti özellikle kültür ve eğitim alanında önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Bu kısa sürede Azerbaycan Türkçesi Azerbaycan’ın resmî dili ilân edilmiş, okullarda ve devlet kurumlarında kullanılmaya başlamış ve ilk okul öğrencileri için Ana Dili adlı altı ciltlik ders kitabı yayınlanmıştır. Tebriz Üniversitesi kurularak Türkçe eğitim ve öğretim ve Tebriz radyosu tesis edilerek Türkçe yayın yapılmaya başlanmıştır. Azerbaycan gazetesi Azerbaycan Demokrat Partisi’nin (fırkasının) resmî organı olarak bu dönemde siyasî, edebî ve sosyal konularda makaleler neşretmiştir. Onlarca Türkçe kitap, dergi ve gazete yayınlanmıştır. Tebriz’de Güney ve Kuzey Azerbaycan şairlerinden ibaret bir şairler meclisi oluşturulmuş; Sahir, Sehend, Balaş Azeroğlu, Medine Gülgün, H. Biluri, Y. Şeyda ve birçok ünlü şair ilk Türkçe şiirlerini orada okumuşlardır. Şairler meclisinde okunan şiirler toplanarak 1945 yılında “Şairler Meclisi” adlı 80’den fazla şairin şiirlerini içeren bir antoloji şeklinde hazırlanmıştır. 1941-1946 yılları arasında ülkenin yabancı güçler tarafından işgali sırasında ve merkezî hükümetin zayıfladığı bir dönemde Azerbaycan sosyal ve siyasal mücadelelerin odak noktası hâline geldiği gibi Azerbaycan Türk edebiyatı da çiçeklenmeye başlamıştır. O zamana kadar daha çok gazel ve hiciv şiirler yazan Ali Fitret, M. Biriya, H. Sahaf ve Mahzun gibi şairler artık millî ve içtimaî konularda şiir yazmaya başlamışlardır. Uzun yıllar yasaklı ve boğuntulu ortamda yaşadığından dolayı Farsça şiir yazan Habip Sahir’in Türkçe şiir yazması için güzel bir ortam sağlamıştır. Azerbaycan Özerk Hükümeti’nin 1946 yılında kanlı şekilde ortadan kaldırılmasından sonra Pehlevî rejiminin fermanıyla Türkçe yayınlanmış olan bütün kitaplar toplanarak yakılmış ve Türkçe yeniden yasaklanmıştır.
Azerbaycan Demokrat Hükümeti’nin (1945-1946) dil politikasını şöyle özetleyebiliriz:
1. Millî Hükümet Azerbaycan dilini (Türkçe’sini) devletin tek resmî dili ilân etmiştir. Devletin tüm kararları ve ilânları, ordu emirleri ve tasarılar kesinlikle Azerbaycan dilinde olmalıdır.
2. Bütün organlar (devlet kuruluşları, millî, ticarî ve sosyal organlar) yazışmalarını Azerbaycan dilinde yapmak zorundadırlar. Bu dilde yazılmayan belgeler resmî belge sayılmaz.
3. Mahkeme işleri Azerbaycan dilinde yapılacaktır. Bu dili bilmeyenler için tercüman sağlanacaktır.
4. Bütün kuruluşların ve ticarî merkezlerin tabelaları kesinlikle Azerbaycan dilinde olmalıdır.
5. Azerbaycan’da yaşayan diğer milletler kendi işlerini kendi dillerinde yapma hakkına sahiptirler. Ancak, resmî yazı ve ilânların devletin resmî ve millî dili olan Azerbaycan dilinde de yayınlanması zorunludur.
6. Azerbaycan’da yaşayan azınlıkların özel okullarında Azerbaycan dilinin kendi ana dillerinin yanı sıra okutulması zorunludur.9
Pehlevi döneminin 1960’lı yıllarında rejim millî azınlıkların tarihine, diline, edebiyatına, folklor ve etnografyasına ait bazı eserlerin neşrini mümkün sayıyordu. Azerbaycan’ın ayrı ayrı şehirlerinin etnografyası hakkında monografi ve makaleler de yayınlandı. Azerbaycan Türk folkloruna ait kitapçıklar neşredildi. Bu yıllarda Tebriz, Erdebil ve Urmiye şehirlerinde Farsça, aralıklarla 7 adet haftalık, bir adet de günlük (Azerbaycan) gazete vardı. 1970'lerde ise onların sayısı beşe düşmüştür. Tarih ilmi tamamen siyasî polisin nezareti altındaydı. Şah rejimi millî şuurun artmasında edebiyatın büyük rolünü dikkate alarak, Türkçe edebî eserlerin neşrine izin vermiyordu. Azerbaycan edebiyatının büyük zorluklarla yayınlanmış (bazıları gizli) eserlerinin sayısı çok azdır.

|Devamı 2023 Dergisi'nde...|

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home