Kereküخرگه- كره گو-
KƏRƏKÜ: tent (cf. kərakülüg)
KƏRƏKÜLÜG: nomad, nomadic
toquz oğuz ekî ədiz
k. bəglərî boduni BK E1
Vikipedi, özgür ansiklopedi
“Savaş zamanında göçebe Türk boyların ordu kalesinin çevresine sığınabilmesi için balıg denen ikinci bir sur yapılıyordu. Göçebe boylar, kerekü denilen ve gök dininin kâinat tasavvurunun simgesi de olan silindir ve kubbeli çadırlarını balık duvarlarının içine kuruyorlardı.” [1]
“Türk kereküsü ve yurdunun değişmeyen unsurları şunlardır: Kütüklerden veya örülmüş kamıştan veya birbirine şeritlerle bağlı değneklerden oluşmuş bir perde, silindir şeklindeki yere oturtulur. Eğilmiş veya çatılmış dallardan yapılı kubbe veya kümbet şeklinde olan eğni, silindir üstüne kapak gibi oturtulur. Eğninin dört yöne karşılık gelen dört dalı yere kadar uzatılır ve bağışlar ile dört yöne çakılmış kamalara sabitlenir. Böylece sağlam oturan meskenin içi hasır, dışı keçe ile örtülüp örtüler kuşaklara bağlanır.
Kerekü veya yurdun ortasında ocak bulunur. Dumanın çıkması için eğninin tepesinde, dalları birbirine bağlayan çember örtüsüz bırakılır. İç Asya Türkleri, bu kısma hâlâ çangırak demekte ve bunu güneşe benzetmektedirler. Eğninin tepesi baca şeklinde de olurdu ve eski Türkçede buna tügünük adı verilirdi. Ocak yanmıyorsa, çangırak veya tügünük, tünlük veya dünlük denilen süslü bir keçe ile örtülür.
Göç esnasında, kerekü yasılıp(bozulup katlanarak) yüklenebileceği gibi, kurulu olarak, tekerleklere bindirilip taşınırdı.”[2]
“Türk çadırının yuvarlak yatay bir bölümü, çeşitli şekilleri olabilen sivri tepeli ya da kubbeli silindir biçimli bir gövdesi vardı. Ana unsur, kamış örgüden ya da kirişlerle tutturulmuş tahta parçalarından oluşan esnek bir kafesti. Çadır kurulacağı zaman dürülmüş haldeki esnek kafes açılıp silindir biçimine sokulur, üzerine kapağa benzeyen sivri tepelik ya da kubbe yerleştirilirdi. Bu kubbe ya da sivri tepeli bölümün ana parçası Türkçe çangırak denilen ve ışın yayan güneşi andıran içi boş ahşap bir kasnaktı. Bir ya da dört sütunla destekleniyordu. Bu merkezi parçaya ağaç dalları ya da piramit şeklindeki bir kulenin iskeleti gibi düzenlenmiş veya parçalı bir kubbenin iskeletini oluşturacak biçimde eğilmiş şeritler bağlanıyordu. Sivri tepeliğin ya da kubbenin dallarının dört tanesi dışa doğru uzanıyor ve dört ana noktaya yerleştirilmiş kazıklara bağlanıyordu. Sivri tepelik ya da dilimli kubbe iskeleti daha sonra çadırın silindir biçimli duvar perdesinin iskelet örgüsüne tutturuluyordu. Çadırın duvar perdesi içten, hasırdan yapılmış çift kat koruyucu örtüyle dıştan ise süslü keçelerden şeritle kaplanıyordu.
Ocak yandığı zaman çangırak’ın üzerine bir baca kapağı yerleştiriliyordu. Ocağın kullanılmadığı durumda da çangırak süslü bir keçe parçasıyla kapatılıyordu(tünlük).” [3]
Kaynak [değiştir]
1. ^ Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu/Emel ESİN (sy.16) ISBN 975-997-029-5
2. ^ Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu/Emel ESİN (sy.154-155) ISBN 975-997-029-5
3. ^ Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu/Emel ESİN (sy.127) ISBN 975-997-029-5
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home